Cennet ve Cehennemin Varlığına İnanılmayan Bir Din
![]() |
Oysa aklını ve vicdanını kullanan bir insan için, Allah'ın ve ahiretin varlığıyla ilgili sayısız delil bulunmaktadır. Canlılığın devamı için kusursuz bir tasarımla ve eşsiz bir uyumla yaratılan yeryüzünde ve gökyüzünde, tüm canlı maddelerin yapıtaşı olan hücrenin son derece kompleks yapısında, içinde yaşayan çeşit çeşit canlılar ile muhteşem güzellikteki doğada Allah'ın sayısız yaratış delili vardır. Tüm canlıları kusursuzca yoktan var etmiş olan Allah'ın, her birini ölümlerinin ardından diriltmeye kadir olduğuna da kuşku yoktur. Fakat buna rağmen inkarcı insan, iman etmemekte direnir.
Aklını kullanan bir insan ise, Allah'ın canlıları ilk kez yarattığını da, onları yeniden diriltmeye kadir olduğunu da kavrar. Bir ayette, bu gerçeği kavrayamayan inkarcılardan şöyle söz edilmektedir:
“Dediler ki: "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz? De ki: "İster taş olun, ister demir. Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun)." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan."Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında." Sizi çağıracağı gün, O'na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.” (İsra Suresi, 49-52)
Dini inkar eden insanların, Allah'ın Kuran'da bildirdiği "ölümden sonraki dirilişi" kavrayamamalarının ve bu gerçeğe şüphe ile yaklaşmalarının nedeni, yine önyargılı materyalist inançtır. Maddeci anlayışa göre, insan maddelerin etkileşiminden oluşan bir varlıktır. Hatta insanın zekası, duyguları gibi madde ile açıklanamayacak özellikleri bile materyalistlere göre maddenin etkileşimleri ile oluşmaktadır. Dolayısıyla bu insanlar yeniden dirilişi maddenin kendisini tekrar inşa etmesi olarak yorumlar ve bir türlü bunun nasıl olabileceğine akıl erdiremezler. Yani yok olan bir maddenin tekrar geri gelebileceğini bir türlü kabullenemezler.
Halbuki anlayamadıkları nokta, yok olmuş ve çürümüş bir bedenin nasıl tekrar canlanacağı ise, zaten insanın en başta bir yokluktan yaratılmış olduğunu düşünmeleri gerekir. Yeryüzünde bir insana, hatta herhangi bir canlıya ait tek bir zerre dahi yokken, Allah insanı yoktan var etmiştir. Gerçek bu iken, ikinci kez yaratılmayı sorgulamak veya "nasıl olabilir" diye bu gerçekten şüpheye düşmek büyük bir akılsızlıktır. Allah bir ayetinde dirilmekten yana şüphesi olanlara şöyle seslenmektedir:
"Ya, Biz ilk yaratılışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar 'karmaşık bir kuşku' içindedirler. Andolsun, insani Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte oldugunu biliriz. Biz ona sahdamarindan daha yakınız." (Kaf Suresi, 15-16)
Bu konuyla ilgili diger bir gerçek ise gerçekte insani insan yapanin, bedeni degil, ruhu olusudur. Yani insana canlilik veren elli, altmis kiloluk et ve kemikten olusan beden degil, ruhtur. Ölümle birlikte insanin bedeni yok olur, ancak ruhu sonsuza kadar yasar. Ölüm sadece insanin ruhunun bulundugu mekanin degismesidir yani ahiret hayatinin baslamasidir. Ruh konusunda Allah Kuran'da bize su bilgileri vermektedir:
“Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? Dediler ki: "Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız?" Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir. De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, hayatınıza son verecek, sonra Rabbinize döndürülmüş olacaksınız."” (Secde Suresi, 9-11)
Ancak inkarcı insanların önyargıları çok açık bir gerçeği bile anlamalarına engel olmaktadır. Allah, ahiretin varlığını kavrayamayan, tek hayatlarının bu dünya olduğunu zanneden ve ölünce yok olacaklarına inanan bu insanların akletme ve kavrama yeteneklerinden yoksun olduklarını birçok ayetinde bildirmiştir:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?
Dediler ki: "(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman' (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar. (Casiye Suresi, 23-24)
Gerçekleri görebilen, materyalist inancın etkisinden kurtularak samimi ve açık bir zihin ile düşünebilen insanlar ise ahiretin varlığına hiçbir şüphe duymadan kesin bir bilgi ile iman ederler:
“Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inanırlar. İşte onlar, Rab'lerinden bir hidayet üzerindedirler ve felah bulanlar da onlardır.” (Lokman Suresi, 4-5)
“Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.” (Bakara Suresi, 3-4)
Sonuç olarak dinsizliğin dini ile mücadelede üzerinde durulması gereken iki önemli konu bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi evrim teorisinin bilimsel açıdan geçersizliğini anlatmaktır. Böylece insanlar tesadüflerle oluşmadıklarını, Allah tarafından yaratıldıklarını ve ona karşı sorumlu olduklarını görebileceklerdir. Diğer konu ise, maddenin gerçek mahiyeti hakkında insanları bilgilendirerek önyargılarından kurtulmalarını ve gerçek dini anlayabilmelerini sağlamaktır. Çünkü bir madde yığınından ibaret olmadığını kavrayan insan, Yaratıcısı olan Allah'ın sonsuz kudretinin de bilincine varacaktır.
Allah'ın her yeri sarıp kuşatması, zamandan ve mekandan bağımsız olması, tüm varlıkları kaderleri ile yaratmış olması, cennet ve cehennemin varlığı ve insanların fiillerini de yaratanın Allah olması gibi, hak dinin bildirdiği gerçekler aslında anlaşılması ve kavranması çok kolay konulardır. Ama bazı insanlar bu gerçekleri anlamak istemezler ve bu yüzden zor göstermeye çalışırlar. Bunun nedeni insanların bilerek veya bilmeyerek maddeci dünya görüşünün etkisinde kalmış olmalarıdır. Bunun için insanlar madde ile ilgili önyargılarından kurtularak maddenin gerçek mahiyetini öğrenmelidirler.