Dinsizliği Savunanlar "Atalarının Dinine" Uyarlar

 

Acımasız katliamlar yapan, kadın, çocuk demeden insanların canına kast eden diktatörlerin peşinden bu kadar çok insanın gitmesi düşündürücüdür. Ancak bu durum sadece bizim yüzyılımız için geçerli değildir. Kuran'da sapkın inançlarından bir türlü vazgeçmeyen insanlardan söz edilir ve bu inançlar için "ataların dini" ifadesi kullanılır. İnkarcılar ne zaman Allah'ın dinine uymaya davet edilseler, elçilere kendi dinlerini bırakamayacaklarını, çünkü atalarını bu din üzerinde bulduklarını söylerler. Bu ayetlerden biri şöyledir:

“Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.” (Bakara Suresi, 170-171)

Her türlü dini ve manevi değeri reddeden günümüz inkarcılarının durumu yukarıdaki ayette açıkça ifade edilmektedir. Onların benimsedikleri dinler de aslında "dinsizliğin dini"dirler. Nitekim günümüz dinsizleri, atalarını yani Charles Darwin'i, Lenin'i, Stalin'i ve Mao'yu bu dine inanıp, bu dinin ilahlarına ibadet ederken buldukları için bu inançlarından bir türlü vazgeçemezler. Onların ataları, canlılığın cansız maddelerden var olduğuna, yeryüzündeki tüm canlıların birbirlerinden tesadüfler sonucunda türediklerine, her şeyi yoktan var eden bir Yaratıcı olmadığına inanmaktaydılar. Bu anlayışı savunanlar, tesadüflerin ve doğanın birer yaratıcı olduğuna, bir bilince veya akla sahip olmayan bu iki gücün bilinçli ve akılcı seçimler yapabildiğine, sadece maddenin mutlak olduğuna, ezeli ve ebedi olduğuna dair batıl bir inanç taşımaktaydılar.

İşte günümüzde "atalarının dini"ne uyan bazı kişiler de üzerinde hiç düşünmeden, bilimsel açıdan geçersizlikleri pek çok kez kanıtlanan bu safsatalara inanırlar. Nedenlerini ve niçinlerini sorgulama gereği duymazlar. Dahası, iddialarının ne anlama geldiğini kavrayamadan, bunları bağıra çağıra, dergilerinde, gazetelerinde, mitinglerinde sloganlarını atarak savunurlar. Çünkü ataları onlara bu sapkın inancı miras bırakmıştır. Allah "Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler" (Zariyat Suresi, 53) ayetiyle inkarcıların birbirlerine inkarı miras bıraktıklarına dikkat çekmektedir.

Bu saplantılı düşünce yapısındaki insanların çoğuna kitaplar dolusu bilimsel delil sunulsa da, saplandıkları fikirlerin yanlışlığı sözlü ve yazılı, türlü şekillerde anlatılsa da bu inançlarından vazgeçmezler. Çünkü onlar atalarının dinine körü körüne bağlanmış, bu nedenle de akıl, kavrama ve muhakeme yeteneklerini yitirmişlerdir. Böylece çok küçük bir çocuğun bile kolaylıkla görebildiği gerçekleri göremez hale gelmişlerdir. Allah inkarcıların görme ve kavrama yeteneklerini kaybettiklerini Kuran'da şöyle haber vermiştir:

“Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.” (Araf Suresi, 179)