Yurtlarını Terk Etmek Zorunda Kalan İnsanların Durumu

Yurtlarını Terk Etmek Zorunda Kalan İnsanların Durumu

 

Yurtlarını Terk Etmek Zorunda Kalan İnsanların Durumu

Yoksulluğun dünya üzerindeki önemli sonuçlarından bir tanesi de mülteci sorunudur. Daha iyi bir iş, daha iyi imkanlar düşüncesiyle ya da savaş, kıtlık gibi nedenlerle yola çıkan fakir insanlar ülkeler arasında son derece ciddi problemler yaratabilmektedir.

Örneğin 3. dünya ülkelerinden gelen mülteciler düşük ücret, kötü ortamlarda çalışma gibi şartları kabul ettikleri için iltica ettikleri ülkelerde ilk zamanlarda popüler olmuşlardır. Bulundukları ülkenin ekonomisinin kalkınmasında da önemli rol oynayan yabancı işçiler bir süre sonra tercih edilmemeye başlanmıştır. Çünkü ekonomileri düzelen ülkelerin bu kişilere ihtiyaçları kalmamıştır. Kendi vatandaşlarına iş bulamayan ülkeler için yabancı işçiler sorun oluşturmuştur.

Örneğin Malezya gibi ülkeler uzun bir süre çalıştırdıkları yabancı işçileri bir süre sonra evlerine dönmeleri için zorlamışlardır. Kendi ülkelerini daha iyi şartlar umuduyla bırakmış olan bu insanlar, gittikleri ülkelerde de oldukça zor şartlar altında çalışmak zorunda kalmışlardır. Fakat sonuç değişmemiş ve yine sefalet çekerek kendi ülkelerine geri dönmek zorunda bırakılmışlardır.

Bununla birlikte bir ülkeden diğerlerine olan göçün sebepleri yalnızca maddiyat ile sınırlı değildir. Ülkeler arasındaki savaş da bu konuda zorlayıcı bir etmen olabilmektedir. Savaş sonrasında meydana gelen yoksulluk, pek çok insanı yurtlarından ayrılmaya zorlamıştır. Tüm dünya, savaştan kaçan insanların yaşadıklarına şahit olmasına rağmen pek çok ülke mültecileri kabul etmemiştir. Soğuk altında günlerce, haftalarca yürüyerek güvenli yerlere ulaşmaya çalışan bu insanlar çok defa başka bir ülkeye yönelmek zorunda kalmışlardır.

Örneğin Kosova'da yaşanan savaş nedeniyle 1998 Martı'nda başlayan mülteci göçünde Kosova'nın hemen hemen bütün şehirleri boşalmıştır. Günlerce yürüyerek göç etmek zorunda kalan yaklaşık 300.000'i aşkın Kosovalı'dan yoğun kış şartları nedeniyle hayatını yitirenler olmuştur.

Çeçenistan'da ise 1999 yılının Kasım ayında Rus saldırılarından yürüyerek kaçan Çeçen halkını hiçbir ülke kabul etmemiştir. Kendilerini kabul eden Türkiye sınırına ulaşana kadar ise birçok kadın, çocuk ve yaşlı soğuktan ölmüşlerdir.

Dünyanın başka bir yerinde Afrika'da yaşanan kabile savaşları da buna başka bir örnektir. Zaire'de Hutu ve Tutsi kabileleri arasında yaşanan savaş neticesinde göç etmek zorunda kalan onbinlerce kişi açlık ve sefalet içinde yaptıkları uzun yolculuklarla başka ülkelere sığınmaya çalışmışlar kimi ülkeler tarafından kabul edilmemiş, kimi ülkelerde ise salgın hastalıklarla uğraşmak zorunda kalmışlardır. Kuran'ın kazandırdığı ahlakta ise insanlar çok daha farklı bir yapıda olurlar. Her zaman fakirlerin, zorluk içinde olanların, yurtlarından sürülenlerin hakları korunur, onlara en rahat edecekleri ortamlar hazırlanmaya çalışılır. İçinde bulundukları durumdan kurtulabilmeleri için pek çok fedakarlık gösterilir. Bu konuda en güzel örneklerden biri Peygamberimiz döneminde yaşanan bir olaydır. O dönemde de yurtlarından sürülen veya herhangi bir sebeple hicret etmek durumunda kalan insanlar olmuştur. Kuran ahlakını yaşayan müslümanların bu kişilere karşı olan tutumları ayetlerde şöyle haber verilmiştir:

“Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin "cimri ve bencil tutkularından" korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Haşr Suresi, 9)

(Bundan başka bu mallar) Hicret eden fakirleredir ki, onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar, sadık olanlar bunlardır.” (Haşr Suresi, 8)

Açıkça görüldüğü gibi, ayetlerde tarif edilen ahlak günümüzde yaşanan örneklerinden tamamen farklıdır. Kuran'da ihtiyaç içinde olan bir kimsenin karşısında kendi ihtiyacını hiçbir şekilde açığa vurmayan, muhtaç kimselere sağlanan imkanlara göz dikmeyen, cömert ve yardımsever bir ahlak anlayışı tarif edilmektedir. Bu ahlakın yaygınlaştırılmasıyla birlikte bu gibi sorunlar tamamen çözümlenmiş olacaktır.